2022 Ajandam - Plansever Ayşe'nin imtihanı




Bir önceki yazımda ajandamı karıştırdığımdan ve bununla ilgili bir yazı yazacağımdan bahsetmiştim. Bu haftaki planlarımdan biri de bloğa bir yazı yüklemek olduğu için "Sene bitmeden neden yazmıyorum ki?" diye düşündüm. Bir senenin kısa bir özeti olacağından diğer yazılarımdan biraz uzun olacak sanırım.

Yukarıdaki fotoğrafta 2022 yolculuğuma eşlik etmiş sevgili ajandam duruyor. Kargosunu teslim aldığımda nasıl heyecanlandığımı dün gibi hatırlıyorum. -Sanki internet sitesinden ben beğenip almamışım gibi- Aynı günün akşamı, fotoğrafa dikkatli bakarsanız görebileceğiniz üzere, ajandamın tam ortası kırmızı mürekkep lekesi oldu. Hiçbir şeyin planlandığı gibi gitmeyeceğinin ilk işaretiydi de anlayamadım sanırım. Biraz üzüldükten sonra, eşyalarımın anıları olmasını sevdiğimden, benden ve bugünden bir iz oldu diye düşündüm. Mürekkep lekesini benimsedim ve her sene olduğu gibi önce yıllık, ardından aylık planımı yaptım. Bu sene tezi tamamlamak, bir dil öğrenmek, bazı seminerleri tamamlamak, alan dışı okumalar yapmak, işe girmek, kilo vermek vs. sıradan ama benim için önemli hedeflerdi.

Ocak ayı tam planladığım gibi olmasa da hiç fena geçmemişti. Örneğin Kant'ın Ethica kitabını planladığımdan geç bitirmişim, bayağı uğraştırmış beni. Kısacası planlarıma önceki senelerde olduğu gibi uyabiliyordum. Elbette hayatımda aksilikler vardı ama bir şekilde baş edebiliyordum. 

Ajandamın ilk sayfasına, yıl biraz ilerledikten sonra, hayatın olağan akışında karşılaştığım ve beni çok etkileyen bir pasajı yazarım. Bu şiir de olur düz yazı da özlü söz de. Bu seneki Faust'tan bir parçaydı ve -sanki Almancayı çok iyi biliyormuşum gibi- şöyleydi:

Nur der verdient sich Freiheit wie das Leben,
Der täglich sie erobern muß.*
  
                        -Goethe, Faust II, 11575-76

Bu dizelerin senemin tümüne sirayet edeceğini nereden bilebilirdim ki? Senenin geri kalanı, dışarıdan bariz bir koşuşturmanın olmadığı ama ruhen asla dinginlik bulamadığım şekilde geçti. Hayatımı da hürriyetimi de sürekli yakalamaya çalışıyordum. Hem bencil olmamak hem de hayatımın öylece akıp gitmemesi için uğraşıyordum. Dengeyi sağlamaya çalışırken bocalayıp duruyordum. Ailemdeki problemler için çözüm bulmak, zor zamanlarında insanlara yardımcı olmak zorundaydım. Çünkü hayat her zaman olması gerektiği gibi ilerlemiyordu, herkes sağduyulu ve vicdanlı değildi. Herkes sorumluluklarını yerine getirmiyordu. Ortada bazı problemler vardı ve görmezden gelinemezdi.

Bu durumlarla bir şekilde ilgilenmeye çalışıyordum ve insanların düşüncelerini, tavırlarını, beklentilerini daha iyi anlar olmuştum. Bu senenin bana öğrettiği şeylerden biri, toplumun düşüncelerini umursamadığımın doğru olmadığıydı. Düşünce anlamında umursamasam dahi onların seçimlerinin sonuçları beni de etkiliyordu. Bunu tam anlamıyla idrak etmiştim. Kendime dair bir şeyler yapmak istiyorsam toplumun beni var kabul edeceği makul bir zemine sahip olmalıydım. Çünkü bekar, çocuğu olmayan, mesaili işte çalışmayan bir genç yetişkinseniz her şey için müsaittiniz; onlara karşı sunabileceğiniz herhangi bir özrünüz yoktu.

Bunun idrakine varsam da o an için yapabileceğim hiçbir şey yoktu ve bir şekilde hayatı sürdürmeye devam ediyordum. Durumu kabullenip yapamayacağım şeyler için kafa yormayı bıraktım. Madem hayat böyleydi, varsın öyle olsundu. O anki önceliğim zor durumlarla baş edebilmekti.

Süreç sıkıntılı ilerliyordu. Mayıs ayına kadar bu şekilde bir o yana bir bu yana savrularak geçti. En yalnız ve mutsuz doğum günüm geldi geçti. Ki bunu dert edecek durumda bile değildim. 10 gün sonra Mayıs ayının son gününde bu senenin ilk kaybı gerçekleşti. İnsan her ne kadar aylarca kendini hazırlamaya çalışsa da ölüm hazırlanması mümkün bir şey değil sanırım. Taziye gereklilikleri yerine getirildi ve hayat kaldığı yerden devam etmeye başladı. Ne garip değil mi? 

Belki senenin öğrettiği dersten, belki bu üzüntüyle baş etmenin bir yolu olarak, belki ikisinin de etkisiyle kimsenin bana gümüş tepside kadro sunmayacağının farkına varmam, alternatif bir iş koluna beni yönlendirdi ve çoğu üniversite mezununun meşhur sınavı KPSS ile yolumuz kesişti. İnsan hiç planında olmayan, hayalini bile kurmadığı şeylerle nasıl da karşılaşabiliyor?

Yeni bir plan yaptım ve danışmanımla konuşarak teze ara verdim. Önümde çalışmam gereken bir sınav vardı. Vaktim ise diğer insanlardan çok çok azdı. Sınava bir buçuk ay kala çalışmak almam gereken bir riskti. Planlar yapıldı, kitaplar sipariş edildi. Bu sırada yeni bir süreç kapıyı çaldı. 

Bu sefer -maalesef ki- tecrübeliydim ve durumu idare etmem daha kolay olmuştu. Çalışmaya ara vermedim. Hayat nasıl olacaksa zaten öyle ilerliyordu. Gün geçti, sınav vakti geldi çattı. Sınava girdim, fena değildi. Sınavın ikinci kısmı için hazırlanmalıydım. Ama bir plansavar daha gerçekleşti ve sınav iptal oldu. En planlı şey bile planlandığı gibi gitmedi. Artık planların bozulması bir oyun gibi olmuştu. Gülüp geçiyordum. Bir sonrakini bekliyordum hatta. 

Ama bu planın bozulmasının karşılığını hemen gördüm. Ağustos ayının başında senenin ikinci kaybı gerçekleşti. Taziye işleri ile uğraşmaktan ne sınava hazırlanacak zamanım ne de isteğim vardı, ertelenmesi bana nefes olmuştu. Yine insanın kendini hazırladığını sandığı ama yine hazır olmadığı o gerçek apaçık karşımdaydı. Ölüm bu hayatın tek gerçeğiydi. Diğer her şeyi anlamsız kılan tek gerçek. 

Bunun idrakine varmak aynı zamanda zihnimde şunun da açığa çıkmasına sebep oldu: Fiiller niyetlerle anlam kazanıyordu ve niyeti anlamlı olmayan her fiil, ölüm karşısında değersiz kalıyordu. Bu dersi de heybeme koyup yola devam ettim. Nitekim acı ve klişe olmasına rağmen çok gerçek bir söz: "Hayat devam ediyor." Nasıl da acı değil mi? Hayat, ne olursa olsun devam ediyor. 

Dışarıdaki koşuşturma artık bitmişti. Hayat eksilmiş olsa da geçen seneki haline geri dönmüştü. Sınava çalışmak için tekrar odaklandım. Sene başındaki hedeflerime tekrar göz gezdirdim. İçlerinden birisi işe girmekti ve hiç planımda olmayan bir iş için uğraşıyordum. Ama uğraşıyordum işte. Plana uyabilmiş gibiydim. Diğer hedeflerimden biri kilo vermekti, her sene olduğu gibi. Bu sefer kararım kesindi ve bir uzman eşliğinde diyete başladım. Bu sırada sınav oldu, sonuç fena değildi. İlk atamada işe başlayabilirdim. 

İş meselesi böylece rafa kalkmış oldu, gerisi Allah kerimdi çünkü. Ekim ayında yeniden tez için çalışmaya başladım. Teze yoğunlaşmaya çalışarak üç ay geçirdim. Zaman zaman hayatın normal akışında olan aksilikler oldu elbette, zaman zaman kendim aylaklık ettim. Ama yine de tezin çerçevesi iyice belirlendi ve yazmaya başladım.

Diyeti de ilk defa sürdürebildim ve uzun zamandır vermek istediğim fazla kilolarımdan kurtuldum. Diğer hedeflere gelirsek; iki seminere devam ettim, bir dil öğrenemesem de sınav puanımı az da olsa yükselttim, birkaç tane alan dışı kitap okudum. Hedeflerimden hiçbiri tam olarak gerçekleşmese de hepsine dair az çok bir şeyler yaptım. 

2023 için ise ajanda değil bullet journal kullanmaya karar verdim ve yine kargoyu teslim aldığımda sevinçliydim. Yine senelik plan yaptım. Bu seneki hedeflerim biraz değişti. Örneğin hedeflerimin arasında tatile gitmek var, ailemle sağlıklı ve huzurlu şekilde vakit geçirmek var. Bunlar harici planlarım ise yaza kadar şeklinde. Yaza kadar tezi teslim et, yaza fit gir, yaza kadar atan...

Eskiden bunların bazılarının isteğimle, bazılarının nasiple olacağını düşünürdüm. Artık her şeyin hem çaba hem de nasip gerektirdiğini fark etmiş durumdayım. İkisi bir olmazsa olmuyor. Ne kadar çabalarsak çabalayalım, bazı şeyler gerçekleşmiyor. Çaba olmadan ise hiçbir şey gerçekleşmiyor. Haliyle insana çabalayıp gerisini O'na bırakmak kalıyor. 2023 için de kul olmam gereği ben üstüme düşeni yaptım ve kurdum, bakalım bu sefer kader bana nasıl gülecek? Umuyorum ki bu sene beni de güldürür. 

- Ayşe


*Hayata ve hürriyete yalnız o kimse layıktır ki,
Bunları o, her gün yeniden fethetmeye mecburdur.
(Cümlelerin çevirisi Senail Özkan'a aittir.)

Yorumlar

  1. Bu yazı bende kalkıp bir fincan çay alıp yazı yazma ihtiyacı uyandırdı. Kalemine sağlık kardeşim🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senin yorumun sayesinde de blog dördüncü yazısında amaçlarından birine ulaşmış oldu o halde, vesile olabildiysem ne mutlu ❤️ Yaz ki biz de okuyalım. Teşekkür ederim ✨

      Sil
  2. Her klavye sesinde ekranına bakıp acaba bloğuna yazı mı yazıyor diye bakıyorum. Yazdığını görünce acaba bugün ne okuyacağım diye heyecanlı heyecanlı bekliyorum. Her seferinde yazdıkların beni güldürüp düşündürüyor. Eline sağlık ablacım ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel ve samimi yorumun için teşekkür ederim sevgili kardeşim. Bilgisayarda o kadar şey yazıyorum ki çoğunda beklentin boşa çıkıyordur maalesef. Dilerim bu heyecanın okumaya karşı hiç solmaz. Teşekkür ederim ❤️

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Seyretmenin Dayanılmaz Hafifliği

Ne olacak benim bu özlü söz sevdam?

Benim kızım Kant okur, döner döner yine okur.